لاَ عِبْرَةَ لِْلاِحْتِمَالِ الْغَيْرِ النَّاشِى عَنْ دَلِيلٍ وَ لاَ يُنَافِى اْلاِمْكَانُ الذَّاتِىُّ الْيَقِينَ عِلْمِىَّ
Yani: Bir delilden, bir emareden neş'et etmeyen bir ihtimalin ehemmiyeti yok. Kat'î ilme şek katmaz. Yakîn-i hükmîyi sarsmaz."
Meselâ; zâtında Barla denizi, (yani Eğirdir Gölü) imkân ve ihtimal var ki,
pekmez olsun; yağa inkılab etmiş olsun.
Fakat madem bir emareden, o imkân ve ihtimal neş'et etmiyor; onun vücuduna ve su olduğuna, kat'î ilmimize, tesir etmez, şek ve vesvese vermez.
İşte bunun gibi, mevcudatın her tarafından, kâinatın her köşesinden sorduk: Birinci Mevkıf'ta gösterildiği gibi, zerrattan yıldızlara kadar ve İkinci Mevkıf'ta görüldüğü gibi;
hilkat-ı semavat ve arzdan, tâ sîmalardaki teşahhusata kadar hangi şeyden soruldu ise, lisan-ı hal ile vahdaniyete şehadet ve sikke-i tevhidi gösterdi.
Sen de gördün... Öyle ise; kâinatın mevcudatında bir emare yok ki, bir şirk ihtimali ona bina edilsin.
Demek dava-yı şirk, sırf tahakkümî ve manasız söz ve dava-yı mücerred olduğundan; şirki iddia etmek, mahz-ı cehalet, ayn-ı belâhettir
Burasını okurken Hoca Nasreddinin göle maya çalması aklıma geldi.Eskiden beri kendime sorardım Hoca niçin olmıyacak bir şeyi yaparak ne anlatmaya çalışmış.Şimdi anladım ki kendi tarzında bir delilden bir emareden neş'et etmeyen bir ihtimalin ehemmiyeti yok demek istemiş.
belki de kimbilir
1 yorum:
Hoca da Nurlar da çok yönlü bir âyine gibidir, herkes kendine hisse bulabilir onlardan..(= İsâbet etmedi denilmez, çünkü herkesin âlemi her an ayrı mânâları aksettirmeye müsaittir..
Yorum Gönder