18 Aralık 2009 Cuma

Risale-i nur Kur'an'ın tefsiridir.

Sonra, bu dünyada hayatın gayesi ve hayatın hayatı İmân olduğunu bilen bu yorulmaz ve tok olmaz yolcu, kendi kalbine dedi ki:

"Aradığımız zâtın sözü ve kelâmı denilen, bu dünyada en meşhur ve en parlak ve en hâkim; ve ona teslim olmayan herkese, her asırda meydan okuyan Kur'an-ı Mucizü'l-Beyan namındaki kitaba müracaat edip, o ne diyor bilelim. Fakat en evvel, bu kitap bizim Hâlıkımızın kitabı olduğunu ispat etmek lâzımdır" diye taharrîye başladı.

Bu seyyah, bu zamanda bulunduğu münasebetiyle,

en evvel, mânevî i'câz-ı Kur'âniyenin lem'aları olan Risale-i Nur'a baktı ve onun yüz otuz risaleleri, âyât-ı Furkaniyenin nükteleri ve ışıkları ve esaslı tefsirleri olduğunu gördü.

Ve Risale-i Nur, bu kadar muannid ve mülhid bir asırda, her tarafa hakaik-i Kur'âniyeyi mücahidâne neşrettiği halde, karşısına kimse çıkamadığından ispat eder ki, onun üstadı ve menbaı ve mercii ve güneşi olan Kur'ân, semâvîdir, beşer kelâmı değildir. Hattâ, Resâilü'n-Nur'un yüzer hüccetlerinden birtek hüccet-i Kur'âniyesi olan Yirmi Beşinci Söz ile On Dokuzuncu Mektubun âhiri, Kur'ân'ın kırk vecihle mu'cize olduğunu öyle ispat etmiş ki, kim görmüşse, değil tenkit ve itiraz etmek, belki ispatlarına hayran olmuş, takdir ederek çok senâ etmiş.

Ayet'ül Kübra risalesi

Risale-i nur'un karşısına çıkamadıkları hem kur'an'ın kelamullah olduğunu hemde risale-i nur'un Kur'an'ın esaslı bir tefsiri bir mucize-i manevisi olduğunu isbat ediyor.Risale-i nur'da üstad şahsı hakkında azami bir şekilde, toprak gibi tevazu ve mahviyet gösterirken aynı zamanda risale-i nur'un makamını hiç tenzil etmemiştir.Mesela;

Risale-i Nur bu derece kuvvetli işaret-i Kur'aniyeye ve şakirdleri bu kadar kıymetli beşaret-i Furkaniyeye ve aktabların iltifatına mazhariyetin sırrı ve hikmeti, musibetin azameti ve dehşetidir ki, hiç bir eserin mazhar olmadığı bir kudsî takdir ve tahsin almış. Demek ehemmiyet onun fevkalâde büyüklüğünden değil, belki musibetin fevkalâde dehşetine ve tahribatına karşı mücahedesi cüz'î ve az olduğu halde gayet büyük öyle bir ehemmiyet kesbetmiş ki bu âyette işaret ve beşaret-i Kur'aniyede ifade eder ki, Risale-i Nur dairesi içine girenler tehlikede olan imanlarını kurtarıyorlar ve imanla kabre giriyorlar ve Cennet'e gidecekler diye müjde veriyorlar. Evet bazı vakit olur ki, bir nefer gördüğü hizmet için bir müşirin fevkine çıkar, binler derece kıymet alır.
(Şualar - 698)

Burada fevkalade büyüklüğünden değil derken;Risale-i nurlar fevkalade büyük bu bir hakikattır.Fakat bu ayetin işaretine masaddak olması mücahede zamanının tahribatın dehşetinden fevkalade oluşundan diyerek i'cazlı bir mana ile ve tevazu ile ifade etmesi çok manidar oluyor.Bu zamanın akıllarına güvenen ve enaniyetini terk edemiyen bir kısım ehl-i ilme ve ülema-ı zahir'e manidar bir ders hükmünde bir ifade oluyor.



2 yorum:

Adsız dedi ki...

Anlamadığım şey, cemiyette sözü yankı yapacak insanlar (hoca,moca, ne ne ise.) lafı nereye çekeceği belli olmayan ucube tiplerin tvlerinde niye arz-ı endam ederler?
Bunun İslama faydası ne..? Tenezzül ediyorlar o tiplere..?

nurhanali dedi ki...

Kullanılıyorlar yalnız asrın değil asırların imamını okumazsa dinlemezse ehl-i hakikat nazarında maskara olurlar bu kaçınılmaz olur.

maksadım onlara cevap vermek değildi.Hz.İbrahim a.s.ın atıldığı ateşe su taşıyan karınca misali tarafımızı belli etmekti.
maasselam

Hakkımda

Fotoğrafım
taht-el Arz, bir menzil
Hem ben, madem bu asırda maddeten ve manen münferid yaşamağa ve hayat-ı içtimaiyeden çekilmeğe mecbur olmuşum; elbette hakkım yoktur ki, hayat-ı içtimaiyeyi geçirenler içinde tarihe binip istikbaldekilere görüneyim. (Emirdağ Lah.)