21 Nisan 2009 Salı

BE-DA-VA YİYOZ İÇİYOZ


gayb-i bir rahmet el bize nimetleri dallar ile uzatıyor ikram ve ihsan ediyor

Hakikatta bir yed-i rahmet, bir dest-i kudrettir ki, o semeratı, o dalları içinde sizlere uzatıyor.

O yed-i rahmeti, siz de şükr ile öpünüz. O dest-i kudreti de minnetle takdis ediniz...
(Sözler - 738)



Çünki yüzer tezgâhları, fabrikaları incecik dallarında taşıyor gibi; hayretnüma yaprakları, çiçekleri, meyveleri dokuyor, süslendiriyor, pişiriyor, bizlere uzatıyor.
(Sözler - 282)


Fâtır-ı Hakîm'in nimetlerini başlarımız üstünde neşre başladı. Serpiyor, dallarının elleri ile bizlere uzatıyor.
(Lem'alar - 138)


Evvelâ; neş'e-i ûlâyı nazara verir. Der ki: Nutfeden alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan tâ hilkat-ı insaniyeye kadar olan neş'etinizi görüyorsunuz. Nasıl oluyor ki, neş'e-i uhrâyı inkâr ediyorsunuz?.. O, onun misli, belki daha ehvenidir. Hem Cenab-ı Hak, insana karşı ettiği ihsanat-ı azîmeyi اَلَّذِى جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ اْلاَخْضَرِ نَارًا kelimesiyle işaret edip der:
"Size böyle nimet eden bir zât, sizi başıboş bırakmaz ki, kabre girip kalkmamak üzere yatasınız."
(Sözler - 115)

demek yiyip içip kalkmamak üzere yatmak yok

Demek insan, bu dünyaya yalnız güzel yaşamak için ve rahatla ve safa ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile, ebedî daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür.
(Lem'alar - 206)

Kredimiz ömürdür. İyi değerlendirmek lazım.

Evet herbir namazın vakti, mühim bir inkılab başı olduğu gibi, azîm bir tasarruf-u İlahînin âyinesi ve o tasarruf içinde ihsanat-ı külliye-i İlahiyenin birer ma'kesi olduğundan, Kadîr-i Zülcelal'e o vakitlerde daha ziyade tesbih ve ta'zim ve hadsiz nimetlerinin iki vakit ortasında toplanmış yekûnüne karşı şükür ve hamd demek olan namaza emredilmiştir.
(Sözler - 40)

Yediklerimizin ücreti şükürdür.Namaz külli şükürdür .


Birinci Suret: Hiç mümkün müdür ki:
Bir saltanat, bâhusus böyle muhteşem bir saltanat,
hüsn-ü hizmet eden mutilere mükâfatı ve isyan edenlere mücazatı bulunmasın.
Burada yok hükmündedir. Demek başka yerde bir mahkeme-i kübra vardır.
(Sözler - 50)




Âyâ bu insan zanneder mi ki, başı boş kalacak? Hâşâ!.. Belki insan, ebede meb'ustur ve saadet-i ebediyeye ve şekavet-i daimeye namzeddir. Küçük-büyük, az-çok her amelinden muhasebe görecek. Ya taltif veya tokat yiyecek.
(Lem'alar - 138)

Not;Mavi yazılar benim yorumlarımdır aklıma takılanlar.

5 yorum:

Zehra Fındıklı dedi ki...

Ve insanoğlu, bu kadar nimet karşısında hala şükürden uzak yaşıyor. Bir gözün dahi şükrünü ödeyemezken bu kadar nimetin hesabını nasıl vercez..
Rabbim,sen af edicisin,af etmeyi seversin,bizleri af et...(Amin) Allah razı olsun.

nurhanali dedi ki...

Bu yazıları kendim alıntıladım dünden beri düşünüyorum.İçinden çıkamadım en iyisi duanıza binler amin.

seyyah dedi ki...

Semâ ve zemini, rızkınıza iki hazine gibi müheyyâ edip oradan yağmuru, buradan hububatı çıkaran kimdir? Allah'tan başka, koca semâ ve zemini iki mutî hazinedar hükmüne kimse getirebilir mi? Öyleyse şükür Ona münhasırdır.25.söz

nurhanali dedi ki...

Yani: Rabbinize ibadet yaptığınızda şerik yapmayınız. Zira Rabbiniz ancak Allah'tır. Sizi, nev'iniz ile beraber halkeden odur. Ve Arz'ı size mesken olarak hazırlayan odur. Semayı sizin binanıza dam olarak yaratan odur. Ve sizin rızık maişetinizi tedarik için suları gönderen odur. Hülâsa, bütün nimetler onundur; öyle ise bütün şükürler ve ibadetler de ancak onadır.
(İşarat-ül İ'caz - 95)

Allah razı olsun seyyah abi bloğuma uğradınız şeref verdiniz.Maasselam

seyyah dedi ki...

Ve keza, mânevî asansörlerle lâzım olan erzak ve gıdalarını ağacın yüksek dallarına çıkartmakla, tebessümleriyle arz-ı dîdar eden dut ve kayısı gibi meyveleri kuru ve câmid bir ağaçtan ihraç ve icad etmekle o kuru ağacı acip bir vaziyete ve hayattar, antika bir şekle koyan kudret-i ezeliyeye haşr-i umumî ağır gelir mi? Hâşâ! Bu lâtif, nâzik masnûatı o kuru ağaçlardan ihraç eden kudrete hiçbir şey ağır gelmez. Bu bedihî bir meseledir. Fakat gözleri kör olanlar göremiyorlar

Hakkımda

Fotoğrafım
taht-el Arz, bir menzil
Hem ben, madem bu asırda maddeten ve manen münferid yaşamağa ve hayat-ı içtimaiyeden çekilmeğe mecbur olmuşum; elbette hakkım yoktur ki, hayat-ı içtimaiyeyi geçirenler içinde tarihe binip istikbaldekilere görüneyim. (Emirdağ Lah.)