-Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de re'yin var, fikrini beyan et!
Ayakta durup dedim:
-Sorun cevab vereyim.
Biri dedi:
-Bu mağlubiyetin neticesi ne olacak, galibiyette ne olurdu?
Dedim:
-Musibet şerr-i mahz olmadığı için, bazan saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar. Eskiden beri i'la-yı kelimetullah ve beka-yı istiklaliyet-i İslâm için farz-ı kifaye-i cihadı deruhde ile, kendini yek-vücud olan âlem-i İslâma fedaya vazifedar ve hilafete bayrakdar görmüş olan bu devlet-i İslâmiyenin felâketi, âlem-i İslâmın saadet-i müstakbelesiyle telafi edilecektir.
(Sünuhat - 43)
İKİNCİ MES'ELE: Yirmi sene evvel tab'edilen Sünuhat Risalesi'nde, hakikatlı bir rü'yada âlem-i İslâm'ın mukadderatını meşveret eden ruhanî bir meclis tarafından, bu asrın hesabına Eski Said'den sordukları suale karşı verdiği cevabın bir parçası şimdilik tezahür etmiştir.
O zaman, o manevî meclis demiş ki: "Bu Alman mağlubiyetiyle neticelenen bu harbde, Osmanlı Devleti'nin mağlubiyetinin hikmeti nedir?"
Cevaben Eski Said demiş ki: Eğer galib olsaydık,
medeniyet hatırı için çok mukaddesatı feda edecektik.
-Nasılki yedi sene sonra edildi.- Ve medeniyet namıyla Âlem-i İslâm hususan Haremeyn-i Şerifeyn gibi mevâki'-i mübarekeye Anadolu'da tatbik edilen rejim kolaylıkla, cebren teşmil ve tatbik edilecekti. İnayet-i İlahiye ile onların muhafazası için, kader mağlubiyetimize fetva verdi.
Aynen bu cevabdan yirmi sene sonra, yine gecede: "Bîtaraf kalıp, giden mülkünü geri almakla beraber, Mısır ve Hind'i de kurtararak, bizimle ittihada getirmek, siyaset-i âlemce en büyük muzafferiyet kazanmak varken; şübheli, dağdağalı, faidesiz bir düşmana (İngiliz) tarafdarlık göstermekle muzaaf bir surette ve zararlı bir yolu tercih etmek, böyle zeki, belki dâhî insanların nazarında saklı kalmasının hikmeti nedir?" diye sual benden oldu.
Gelen cevab manevî canibden geldi. Bana denildi ki: "Sen, yirmi sene evvel manevî suale verdiğin cevab, senin bu sualine aynı cevabdır.
Yani: Eğer galib taraf iltizam edilseydi, yine mimsiz medeniyet namına galibane mümanaat görmeyecek bir tarzda
bu rejimi Âlem-i İslâm'a, mevâki'-i mübarekeye teşmil ve tatbik edilecekti.
Üçyüzelli milyon İslâm'ın selâmeti için bu zahir yanlışı görmediler, kör gibi hareket ettiler."
(Kastamonu Lahikası - 20)
8 yorum:
FesünhanAllah..Mânevî cânibden gelen suâle, gene mânevî cânibden cevab..
Bu hakikatli rüya meydanda iken, hâlâ başka mehdi sevdasıyla bekleyenlerin aklına şaşılır..!
âlem-i İslâma fedaya vazifedar ve hilafete bayrakdar görmüş olan bu devlet-i İslâmiyenin felâketi, âlem-i İslâmın saadet-i müstakbelesiyle telafi edilecektir.
(Sünuhat - 43)
Bu da çok büyük bir müjde..!
sadakte İnşaallah ümitvarız.Fakat bu müjde için mehdi lazım değilmi :)
Mehdi gaib mi ki, arayalım..FesübhanAllah, fesünhanAllah..
Haleb de arşın da bas bas bağırıyor, Bediüzzaman'ın r..a Mehdiliğini..
"Kul" dedi ki...
Mehdi gaib mi ki, arayalım..FesübhanAllah, fesünhanAllah..
gaib olan biziz kendimizi bulsak herşeyi bulacağız
Maaşallah maaşallah Barekallah
Hele gelsin Hakperest keçeli..Asıl onun uzmanlık mevzusu Asrın İmamı r.a. (=
Birisi benımı andı..(: Yahu mübarekler bu meseleyi de sizemi diyecez..
malumu ilam olmazmı bu..
Mehdiyi azam ayrı siyasi cenahın mehdisi ayrı..
kitabları yazan(Mehdi-i azam) var birde ileri o eserleri kendi icraatlerine esas-ı düstur yapacak olan var..
Ben büyüyünce mehdi olacağım..(:
hakperest..
Ben büyüyünce mehdi olacağım..(:
hakperest..
Tabi ya, sen de o küllün cüz'üsün nasılsa..
Neden olmasın..(=
Yorum Gönder