11 Şubat 2009 Çarşamba

Daire daire içinde halden hale grift olmuşum.

Ve keza insanın vücudunda birkaç daire vardır.
Çünki hem nebatîdir,
hem hayvanîdir,
hem insanîdir,
hem imanî.
Tezkiye muamelesi bazan tabaka-i imaniyede olur.
Sonra tabaka-i nebatiyeye iner.
Bazan da yirmidört saat zarfında her dört tabakada muamele vaki' olur.
İnsanı hata ve galata atan, bu dört tabakadaki farkı riayet etmemektir.
خَلَقَ لَنَا مَا فِى اْلاَرْضِ جَمِيعًا ya istinaden insaniyetin mide-i hayvaniye ve nebatiyeye münhasır olduğunun zannıyla galat ediyor.
Sonra bütün gayelerin nefsine ait olduğunun hasrıyla galat ediyor.
Sonra, her şeyin kıymeti menfaatı nisbetinde olduğunun takdiriyle galat ediyor. Hattâ Zühre yıldızını kokulu bir zühreye mukabil almaz. Çünki kendisine menfaatı dokunmuyor.
(Mesnevi-i Nuriye - 209)


Bir kaç gündür feyizler durdu.Belkide bu dört tabakada gezindiğimizden ve aralarındaki azim farka riayet etmemekten gelen bir hisle hareket ettiğimden Keşke Bu günler enfuse-i madude-i hayattan olmaya idiler.
Etrafımızdaki herşeyi kendi değerlerimizle ölçüyor ve ona göre bir kıymet verip kendi değerimizi gösteriyoruz.Derece ve numara alıp baki bir aleme bu derece ve numarayla giriyoruz.Lisan-ı halimle İşte ben buyum diyorum.

Arka Cihet: Yani geride gelenlere felsefe nazarı ile bakılsa; "Yahu bunlar nereden nereye gidiyorlar ve ne için dünya memleketine gelmişlerdir?" diye edilen suale bir cevab alınamadığından -tabiî- hayret ve tereddüd azabı içinde kalınır.

Fakat nur-u iman gözlüğü ile bakarsa, insanların kâinat sergisinde teşhir edilen garib acib kudretin mu'cizelerini görmek ve mütalaa etmek için Sultan-ı Ezelî tarafından gönderilmiş mütalaacı olduklarını anlar. Ve bunlar o mu'cizenin derece-i kıymet ve azametine ve Sultan-ı Ezelî'nin azametine derece-i delaletlerine kesb-i vukuf ettikleri nisbetinde
derece ve numara aldıktan sonra
yine Sultan-ı Ezelî'nin memleketine dönüp gideceklerini anlar
ve bu anlayış nimetini kendisine îras eden iman nimetine "Elhamdülillah" diyecektir.


Mezkûr zulmetleri izale eden iman nimetine "Elhamdülillah" diye edilen hamd dahi bir nimet olduğundan, ona da bir hamd lâzımdır. Bu ikinci hamde de üçüncü bir hamd, üçüncüye dördüncü hamd lâzım. وَهَلُمَّ جَرّاً Demek bir hamd-i vâhidden doğan hamdlerden ibaret gayr-ı mütenahî bir silsile-i hamdiye husule geliyor.
(Şualar - 755)


Nurları yazmaktan mahrum kaldığımı tahassürane ve me'yusane düşünmekte iken, bilmem iğfalât, bilmem tulûat, hatırıma gelen şu sözü söyledim: "Ya Rabb! İsmim Mes'ud, kendim bîsud, çok çalıştım olamadım mes'ud" dedim ve arpa biçmeye devam ettim.
(Barla Lahikası - 315)

-1-

1 İnkarcılık ve sapıklık dışında her hal üzere Allah'a hamd olsun. (Hadîs: Feyzü'l-Kadîr,1:368, hadis no: 662.)

Blogger by ene dedi ki...

esselam..

okadar çok yazdımki herseferinde sildim..nedenınıde bilmiyorum..

İnşaalah bu kabz bast halleri hayırla ve yenı bir uyanışla neticelenir..

dua ile..

11 Şubat 2009 Çarşamba 19:08

Sil
Blogger nurhanali dedi ki...

Ve aleykum selam Rabbim ebeden razı olsun.
Ankarada istanbullu bir abim rahmetli refet abinin ömrünün son zamanlarında kardeşlerle ziyarete gitmişler.Refet abi r.h.risale-i nur okumaktan gözleri görmez olmuş.Bu halde demişki keşke gözlerim görseydi de bir defacık daha okuyabilseydim.Eynes sera mines süreyya rabbim beni afv etsin.

11 Şubat 2009 Çarşamba 22:30

Sil

Blogger by ene dedi ki...

Allah bana hidayet etsin.. :(

Maddi hastalık nedirki..keşke manen hasta olmasaydım..

12 Şubat 2009 Perşembe 00:51

Sil
Adsız seyyah dedi ki...

Ben onca sene nurhanaliler,cefakarlar ;), vefakarlar, saidler, barlalar, ve diğer kardeşlerimin sayesinde
benden bana ben gitmek için risale-i nur diye koştum, nur derdine düştüm de denizler gibi coştum..dedimm..ve ömrümde hiç yaşamadığım kudsi hissiyatı yaşadım..Bazı anlar oldu o marifetin keyfiyeti ile cehennem olsa dahi Vız gelir hissiyatı verdi Rabbim..ne zaman ki bu hissime his katan bu abilerimin aynalarından aldığım inikaslar azaldı..Azaldım, bir çocuk acziyeti ile elimden tutmuştunuz , nurun marifetine karşı koşturmuştunuz, Abilerim bu dünya cennet değil elbette bazan negatif bazende pozitif hissiyatlar yaşayacağız ama elimizde nasıl bir hazinenin olduğunu bilenlerle beraberbiriz çok şükür, bırakın abim şu futur ve kabz hissiyatını biz neye mahzar olmuşuz sizler gayet iyi biliyorsunuz..yine gevezeliğim üstümde bağışlayın, risale nur gibi bir hazineyi buldurdunuz abimm..bu hissiyatla kabz da olsak , zincirlere de vurulsak, nur gibi hakikate fedai olup, hakikat hazinesi olan Risale-i Nur'un neşri için, mümkün olsa derimizi kâğıt, kanımızı mürekkep yaptıracağız.hem sizlerde biliyorsunz ki öyle bir marifetle muhatabız ve öyle bir peygamber varisi üstadımız varki Madem eski zamanlarda âhiretini dünyasına tercih edenler, hayat-ı içtimaiyenin günahlarından kurtulmak ve âhiretine hâlisâne çalışmak niyetiyle mağaralarda, çilehanelerde riyazetle hayatlarını geçirenler bu zamanda olsaydılar, Risale-i Nur şakirtleri olacaktılar. Elbette şimdi, bu şerait altında, bunlar onlardan on derece daha ziyade muhtaçtır ve on derece fazla fazilet kazanıyorlar ve on derece daha rahattırlar. manasını ifade eden bir hatırada eski zamanlarda olsaydım bana sürünerek geleceklerdi demiş..muazzez üstadımız..Böyle bir hakikatin olduğunu der hatır ettirdiniz şimdi nasıl olur füturdan bahsaedersiniz..Nura olan firakı hatırladık ve sizlerin verdiği şevki hatırladıkça şu manalar yine akla geliyor.. Bazan o Risale-i Nur'un envârına karşı ihtiyarım elimden gidiyor. Gafletli geçmiş zamanımı düşündükçe mahzun ve mükedder bulunuyorum. Bu Nurları bulduktan sonra istikbalimi gördükçe kahkahayla gülüyorum, ferah oluyorum ve müferrah oluyorum. On beş senedir böyle bir hizmeti arzu ediyordum. Dünyanın çok safahat-ı hayatını ve zevkiyatını gördüm. Bu ebede karşı arzuyu tatmin ve işbâ etmiyordular..İşte tam o arzuyu tatmin ve temin edecek gıdayı Risale-i Nur'da buldum, elhamdü lillâh. Şimdiye kadar nefsim dünyanın zahirî zevklerine kapılmış ve beni diğer bir âlemin zindanlarına kadar sevk etmeyi kurmuş ve bir derece muvaffak olmuştu ve bana binmişti. Şimdi olan Cenab-ı Mevlâ ve Tekaddes Hazretlerine hadsiz hamd ve şükrediyorum ki, Said isminde bir zatın vasıtasıyla esrar-ı Kur'âniyeyi benim imdadıma yetiştirdi. Nefs-i emmarenin o beliyesinden kurtuldum. On beş senedir, hakikate giden yolu aramak için çok kapılar çaldım. Çoklarında dünyaya ait ziynetleri gördüğümden geri çekildim. Fakat lillâhilhamd, tam bir kapı buldum. Cenab-ı Hak beni o kapıya tam hizmetkâr yapıp sebat versin. Bu zulmetli asırda hakaik-i imaniyenin envarını neşreden Risale-i Nur, ne derece parlak olduğu ve herkese menfaatli bulunduğu inkâr edilmez. İnkâr edilse, bilmemezlikten ve anlamamazlıktandır. Anlayana sivrisinek saz gelir, anlamayana davul zurna az gelir. Cenab-ı Hak gözlerimizin perdelerini kaldırsın, hakaiki hakkıyla bize göstersin. Âmin.
Babacan Mehmed Ali
Ve inşallah yine sizlerin vesilesi ile hizmette füturum yok; fakat mânilerin hadd ü pâyânı yok. Fakat dünyayı sırtıma yükleseler, her tarafımı ateşle sarsalar, bu ulvî düşünceme mâni olamazlar. Amma buna gönül razı değil, çok şeyler arzu ediyor. Ne çare, nefis ve cin ve ins şeytanları müthiş topuzlarla karşıma dikildiklerinden, ister istemez mücadeleye mecburum, hakikî hizmetten geri kalıyorum. Buna ne kadar müteessif olsam azdır.

Ben inanıyorum sizler başkalarına marifet katarken,girft ve kabz halleri size vız gelecektir..

Fakat ihtiyatla, bu atalet mevsimi ve gaflet zamanı ve derd-i maişet iptilâsı zamanında cüz'î bir iştigal de ehemmiyetlidir. Tevakkuf değil, muvaffakiyetsiz mağlubiyet yok! Risale-i Nur'un her tarafta galibâne fütuhatı var.

İnşallah nura olan iştiyakımıza tazelemeye devam edecek inşallah hep bareber marifet denizinde seyyaran ve teyyaran ederek tekeyyüf edeceğiz inşallah..

15 Şubat 2009 Pazar 11:55

Sil
Blogger nurhanali dedi ki...

Mektublarınızda arasıra Sıddık Süleyman'ın, eski zamanda hararetli sadakati ve alâkadarlığı ve kuvvetli şakirdliği ile bahsi geçiyor. Ben ölünceye kadar onun sadakati ve selâmet-i kalbini ve bana ve Risale-i Nur'a hâlisane hizmetini unutamıyorum.
(Kastamonu Lahikası - 184)


Aziz seyyah abim ben sizi ve bir kaç kardeşi sanal alemde tanıdım nurlara olan muhabbetinizi ve sanal alemdeki verdiğiniz şevki bütün samimiyetimle söylüyorum unutamıyorum.Kırk kusur sene tekrar hayatım anlam kazandı içimde bir şeyler kıpırdadı fakat ne çare ki sanal da olsa dünyada pek çok şeyi içine alan sanal alem bile ruhumuza dar geldi.



"Şu zamanlarda dünyayı sevmez olduğumuz halde, kurtulamadığımıza çok müteessirim. Issız sahralar, susuz çöller, kimsesiz yerler ruhumuzun meskeni oluyor. Hayalen oralarda dolaşıyoruz. Evet, birşey arıyoruz. Heyhat... Aradığımız gün hem çok uzak, hem çok yakın görülüyor. Daha ne kadar bu hal içerisinde çırpınacağız."

Âcize talebeniz

Müzeyyene
(Barla Lahikası - 225)


Çırpına çırpına yoruldum sanalda olsa çekildik eski saçma ve boş dünyama geri döndüm.Rabbim afv etsin.Mesajınız için teşekkürler yine beni eski günlere götürdünüz.Rabbim sizden ebeden razı olsun.maasselam.

15 Şubat 2009 Pazar 12:28


Adsız seyyah dedi ki...

Yüzer milyon başların fedâ oldukları bir kudsî hakîkate başımız dahi fedâ olsun! Dünyayı başımıza ateş yapsanız, hakîkat-i Kur'âniyeye fedâ olan başlar, zındıkaya teslim-i silâh etmeyecek ve vazife-i kudsiyesinden vazgeçmeyecekler inşaallah! "

15 Şubat 2009 Pazar 12:47



Sil

Hiç yorum yok:

Hakkımda

Fotoğrafım
taht-el Arz, bir menzil
Hem ben, madem bu asırda maddeten ve manen münferid yaşamağa ve hayat-ı içtimaiyeden çekilmeğe mecbur olmuşum; elbette hakkım yoktur ki, hayat-ı içtimaiyeyi geçirenler içinde tarihe binip istikbaldekilere görüneyim. (Emirdağ Lah.)