15 Ekim 2009 Perşembe

Tevekkülsüz insan!

Tevekkül eden ve etmeyenin misalleri, şu hikâyeye benzer:

Vaktiyle iki adam hem bellerine, hem başlarına ağır yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet alıp girdiler.

Birisi girer girmez yükünü gemiye bırakıp, üstünde oturup nezaret eder
.

Diğeri hem ahmak, hem mağrur olduğundan yükünü yere bırakmıyor.
Ona denildi: "Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et."

O dedi: "Yok, ben bırakmayacağım. Belki zayi' olur. Ben kuvvetliyim. Malımı, belimde ve başımda muhafaza edeceğim."
Yine ona denildi: "Bizi ve sizi kaldıran şu emniyetli sefine-i sultaniye daha kuvvetlidir. Daha ziyade iyi muhafaza eder. Belki başın döner, yükün ile beraber denize düşersin. Hem gittikçe kuvvetten düşersin. Şu bükülmüş belin, şu akılsız başın gittikçe ağırlaşan şu yüklere tâkat getiremeyecek.
Kaptan dahi eğer seni bu halde görse
, ya divanedir diye seni tardedecek. Ya haindir, gemimizi ittiham ediyor, bizimle istihza ediyor, hapis edilsin, diye emredecektir. Hem herkese maskara olursun. Çünki ehl-i dikkat nazarında,
za'fı gösteren tekebbürün ile,

aczi gösteren gururun ile,

riyayı ve zilleti gösteren
tasannuun ile kendini halka mudhike yaptın.
Herkes sana gülüyor." denildikten sonra o bîçarenin aklı başına geldi.
Yükünü yere koydu, üstünde oturdu. "Oh!.. Allah senden razı olsun. Zahmetten, hapisten, maskaralıktan kurtuldum."
dedi.

İşte ey tevekkülsüz insan! Sen de bu adam gibi aklını başına al, tevekkül et. Tâ bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisenin karşısında titremekten ve hodfüruşluktan ve maskaralıktan ve şekavet-i uhreviyeden ve tazyikat-ı dünyeviye hapsinden kurtulasın.
(Sözler - 315)

Abdullah Yeğin abi derse geldiğinde ara sıra derdi hamdolsun risaleleri okuyoruz istifade ediyoruz güzel fakat illa amel edelim.Öyle samimi derdiki onun bu hali bana çok tesir ederdi.Halen hiç aklımdan çıkmaz onun bu tarz ikazları.Dün akşam derste bu satırlar okundu.Dinlerken düşündüm gemi neresi kaptan kim ben hangisiyim okuyoruz fakat amel edebiliyormuyum.Amel derken ilk önce hep namaz gibi ibadetler aklımıza gelir.Belki doğrusu da namazdan başlar fakat nedense başka emirler aklımıza gelmez sanki onları zaten yapıyoruz gibi mesela hakiki tevekkül edebiliyormuyuz.Yada tevekkülün neresindeyiz.Neyse vicdani ve hali olduğundan herkese göre seviye değişir inşaallah bizden bekleneni yapabiliyoruzdur.
Selam ve dua ile

7 yorum:

Adsız dedi ki...

za'fı gösteren tekebbürün ile,
aczi gösteren gururun ile,
riyayı ve zilleti gösteren tasannuun ile
________

Galiba..sır burda gizli..
Bunlar bizde varsa, tevekkül yok..gibi sanki..

nurhanali dedi ki...

sadakte!..Ne acip tesbitler hem derd hem derman içinde

Zehra Fındıklı dedi ki...

Ne güzel anlatır üstad!
unutulması mümkün olmaz! :)
Allah razı olsun.
'' Hasbiyallahü lâ ilâhe illâ hu, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül arsil-azîm "

Adsız dedi ki...

http://lt-lt.facebook.com/topic.php?uid=188879530023&topic=11599

Linkteki hatıranın aslı var mı acaba? Aradık ama Molla'da yoktu..

nurhanali dedi ki...

Aynı yazıyı İki üç sene evvel ıspartanur.net sitesinde okumuştum fakat şimdi bu site kalkmış.Abilere sormam lazım.

nurhanali dedi ki...

Bu akşam derse eskilerden bir abi geldi molla hamit abinin hatırasını sordum.Doğru dedi fakat naklederken herkes kendi hafızasında kaldığı kadar aktarıyor bazı kelimelerde değişiklik olabilir dedi.Kendisi kırk sene evvel ankarada hamit abiden dinlemiş biraz onada anlattırdım çok yakın ifadelerle anlattı yalnız bir rivayete göre gelen zat gavs hz. imiş.selam ve dua ile

Adsız dedi ki...

Evet, maalesef bu tür kıymetli hâtıraları, her kişi "kendi aklında kaldığı kadarıyla" anlattığından, bazen sehivlerle hâtıranın aslının eksik fikirlilerce inkârına da sebeb olabiliyor..

Yoksa yalan hâtırâ yok aslında..

Allah râzı olsun cevab için..Ve aleykümselam..

Hakkımda

Fotoğrafım
taht-el Arz, bir menzil
Hem ben, madem bu asırda maddeten ve manen münferid yaşamağa ve hayat-ı içtimaiyeden çekilmeğe mecbur olmuşum; elbette hakkım yoktur ki, hayat-ı içtimaiyeyi geçirenler içinde tarihe binip istikbaldekilere görüneyim. (Emirdağ Lah.)