Elcevab: Saltanat-ı dünyeviye aldatıcıdır. Âl-i Beyt ise, hakaik-i İslâmiyeyi ve ahkâm-ı Kur'aniyeyi muhafazaya memur idiler.
Hilafet ve saltanata geçen,
ya Nebi gibi masum olmalı, veyahut
Hulefa-yı Raşidîn ve Ömer İbn-i Abdülaziz-i Emevî ve Mehdi-i Abbasî gibi
hârikulâde bir zühd-ü kalbi olmalı ki aldanmasın. Halbuki Mısır'da Âl-i Beyt namına teşekkül eden Devlet-i Fatımiye Hilafeti ve Afrika'da Muvahhidîn Hükûmeti ve İran'da Safevîler Devleti gösteriyor ki;
saltanat-ı dünyeviye Âl-i Beyte yaramaz,
vazife-i asliyesi olan hıfz-ı dini ve hizmet-i İslâmiyeti onlara unutturur.
Halbuki saltanatı terk ettikleri zaman, parlak ve yüksek bir surette İslâmiyete ve Kur'ana hizmet etmişler.
(Mektubat - 100)
Üçüncü Kelâm: رَبِّى وَاحِدٌ Rabbim birdir. Evet herkesin bütün saadetleri, bir Rabb-ı Rahîm'e olan teslimiyete bağlıdır. Aksi takdirde pek çok rablere muhtaç olur. Çünki insan, câmiiyeti itibariyle bütün eşyaya ihtiyacı ve alâkası vardır. Ve her şeye karşı (hissederek veya etmeyerek) teessürü elemleri vardır. Bu ise tam cehennem gibi bir halettir. Fakat erbab tevehhüm edilen esbab yed-i kudretine bir perde olan
Rabb-ı Vâhid'e teslimiyet, firdevsî bir vaziyettir.
(Mesnevi-i Nuriye - 52)
Siyasetle kalbim ve ruhum müşevveş olmuş; baktım ne yazsam nefsime tesir etmiyor.Hadi dön bakalım eski haline dedim nefsime baktım nefsim dönecek gibi değil.
İstemezmisin ya Ömer r.a. dünya onların olsun ahiret bizim.Hadisi şerif.
1 yorum:
Yorum Gönder