25 Mart 2009 Çarşamba

Me'yus ve ümidsiz bir hastaya manevî bir teselli, bazan bin ilâçtan daha ziyade nâfi'dir.

Merhaba ey kendi hastalığını teşhis edebilen bahtiyar doktor, samimî ve aziz dostum!

Senin hararetli mektubunun gösterdiği intibah-ı ruhî şâyan-ı tebriktir.

Biliniz ki mevcudat içinde en kıymetdar, hayattır.

Ve vazifeler içinde en kıymetdar, hayata hizmettir.
Ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymetdarı,
hayat-ı fâniyenin hayat-ı bâkiyeye inkılab etmesi için sa'y etmektir.


Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise
hayat-ı bâkiyeye çekirdek ve mebde ve menşe olması cihetindedir.

Yoksa
hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak bir tarzda şu hayat-ı fâniyeye hasr-ı nazar etmek; âni bir şimşeği, sermedî bir güneşe tercih etmek gibi bir divaneliktir.

Hakikat nazarında herkesten ziyade hasta olan, maddî ve gafil doktorlardır.

Eğer eczahane-i kudsiye-i Kur'aniyeden tiryak-misal imanî ilâçları alabilseler,
hem kendi hastalıklarını, hem beşeriyetin yaralarını tedavi ederler
, inşâallah.

Senin şu intibahın senin yarana bir merhem olduğu gibi, seni dahi doktorların marazına bir ilâç yapar.

Hem bilirsin, me'yus ve ümidsiz bir hastaya manevî bir teselli, bazan bin ilâçtan daha ziyade nâfi'dir.


Halbuki tabiat bataklığında boğulmuş bir tabib,
o bîçare marîzin elîm ye'sine bir zulmet daha katar.

İnşâallah bu intibahın seni öyle bîçarelere medar-ı teselli eder, nurlu bir tabib yapar.


Bilirsin ki; ömür kısadır, lüzumlu işler pek çoktur.
Acaba benim gibi sen dahi kafanı teftiş etsen, malûmatın içinde ne kadar lüzumsuz, faidesiz, ehemmiyetsiz, odun yığınları gibi camid şeyleri bulursun. Çünki ben teftiş ettim, çok lüzumsuz şeyleri buldum. İşte o fennî malûmatı, o felsefî maarifi; faideli, nurlu, ruhlu yapmak çaresini aramak lâzımdır.
Sen dahi Cenab-ı Hak'tan bir intibah iste ki,
senin fikrini Hakîm-i Zülcelal'in hesabına çevirsin, tâ o odunlara bir ateş verip nurlandırsın.
Lüzumsuz maarif-i fenniyen, kıymetdar maarif-i İlahiye hükmüne geçsin.

Zeki dostum! Kalb çok arzu ederdi; ehl-i fenden envâr-ı imaniyeye ve esrar-ı Kur'aniyeye iştiyak derecesinde ihtiyacını hissetmek cihetinde Hulusi Bey'e benzeyecek adamlar ileri atılsın.

Hem madem Sözler senin vicdanınla konuşabilirler.

Her bir Söz'ü, şahsımdan değil
belki Kur'an'ın dellâlından sana bir mektubdur
ve eczahane-i kudsiye-i Kur'aniyeden
birer reçetedir farzet.

Gaybubet içinde hazırane bir musahabe dairesini onlar ile aç.

Hem arzu ettiğin vakit bana mektub yaz. Ben cevab yazmasam da gücenme. Çünki eskiden beri mektubları pek az yazarım. Hattâ üç senedir kardeşimin çok mektublarına karşı bir tek yazdım.

Said Nursî
(Barla Lahikası - 67)

4 yorum:

Kul dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
nurhanali dedi ki...

Doktorların reçetesi;

>>>Kur'an'ın dellâlından sana bir mektubdur
ve eczahane-i kudsiye-i Kur'aniyeden birer reçetedir farzet.<<<

İçindeki ilaçlar nasıl kullanılır:

>>>Gaybubet içinde hazırane bir musahabe dairesini onlar ile aç.<<<

Her gün içilecek gerçi; üstad o zaman ki talebelerine ben bu hakikatleri içiyorum siz kokluyorsunuz demiş ya neyse.

Bu nasıl reçete, nasıl ifadeler hakkaten hayret içinde bırakıyor insanı maaşallah.

Kul dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Dilşâd dedi ki...

Şayet kabul edersenız size bir mim pasladım..(:

Hakkımda

Fotoğrafım
taht-el Arz, bir menzil
Hem ben, madem bu asırda maddeten ve manen münferid yaşamağa ve hayat-ı içtimaiyeden çekilmeğe mecbur olmuşum; elbette hakkım yoktur ki, hayat-ı içtimaiyeyi geçirenler içinde tarihe binip istikbaldekilere görüneyim. (Emirdağ Lah.)